Sayı - 3

Cavid Memmedli 01/10/2017

Eskişehir Azerbaycanlılar Derneği Yayını / Temmuz - Ağustos - Eylül 2017

EDİTÖR’DEN (Rza MAMMADOV)

Değerli Türklük, Çağdaşlık ve İslamiyet Yolcuları Dostlarımız!

Dergimizin üçüncü sayısı ile karşınızdayız. Önceki iki sayımız da alakanıza mahzar olduğu için çok mutlu ve gururluyuz. Dergimizin uzun ömürlü olması için yaptığınız katkılardan dolayı teşekkürlerimizi bir borç biliriz. Varolun! İlk sayıda da belirttiğimiz gibi yayın tarihlerini Azerbaycan'ın önemli günlerine göre özel sayılar olacaktır. Bir ulusun varoluşu, onun güçlü olmasına; toprağı için savaşmasına, eğitimine önem vermesine, tarihine sahip çıkmasına bağlıdır. Bu nedenledir ki, üçüncü sayımız Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığını tekrar kazanan Azerbaycan'ın 18 Ekim 1991 tarihli “Bağımsızlık Günü”ne ithaf ediyoruz. Bu sayıda zahmet edip makale hazırlayan dostlarımıza, değerli zamanlarını ayırarak makaleleri okuyan ve değerlendiren Danışma Kurulu üyelerimize çok teşekkür ederiz. Diğer sayılarımızda olduğu gibi bu sayımızda da nokta atışı yapan yazılar vardır. İlk önce Bağımsızlığa giden yol hakkında bilgi verme gereği hissetmekteyim. Tarihe bir göz gezdirdiğimiz zaman anlaşılıyor ki, bağımsızlık kazanmaktan önemli olan bağımsızlığı koruyabilmektedir. Nitekim Azerbaycan, XX asırda iki defa bağımsızlık kazanmıştır. 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti sadece 23 ay yaşamış ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmiştir. Halkımızın kalbinde yaşayan bağımsızlık kıvılcımı 70 yıl sonra, 1991 yılında tekrar ateş gibi büyümüş ve Azerbaycan'ın üç renkli bayrağını kendi toprakları üzerinde kaldırması ile sonuçlanmıştır. Bu bağımsızlığa giden yolda, halkı uyandırmak, bağımsızlık umutlarını kaybetmemesi için nice canlar sürgün edilmiş, sessizce ve gizlice infaz edilmiştir. Ahmet Cavad, Almas Yıldırım, Mikayıl Müşfik, Hüseyin Cavid gibi nice aydınlar ya infaz edilmiş ya da sürgün hayatı yaşamışlar. Bağımsızlık kıvılcımını, Türklük tarihini yok etmek isteyen Bolşevik yönetim Azerbaycan’ın tarihi toprakları olan Borçalı’'nı Gürcistan’a, Derbend’ı Rusya’ya, Zengezur’u Ermenistan’a birleştirildi. Bununla da yetinmediler, Ermenistan’dan bir milyon Azerbaycan Türkü zorla göç ettirildi. Dağlık Karabağ savaşı başlatıldı, bağımsızlık harekâtını bitirmek isteyenler 20 Ocak 1990 Bakü'de kanlı gece yaşattılar. Bunca zulme karşı Azerbaycan halkı ayakta durdu, dökülen kanla bağımsızlığını kazandı. İşte 18 Ekim 1991 yılına giden yol, keşmekeşli, zorlu ve kanlı yoldu. Mithat Cemal Kuntay tarafından kaleme alınan “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” mısraların ispatıdır Azerbaycan bağımsızlığı. Böylece tarih sahnesinde Azerbaycan tekrar kendini gösterdi. Kurucu Cumhurbaşkanımız Mehmet Emin Resulzade’nin dediği gibi “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez”. Ve vatan sevdalı, duyarlı, nerde olursa olsun Azerbaycan için çalışan her bir birey sayesinde bir daha inmeyecektir. Azerbaycan'ın güçlü olması vatan evlatlarının güçlü olması ile mümkündür. Bu ise yalnızca başarılı, alanında uzmanlaştırabilecek eğitimle gerçekleşebilir. Azerbaycan’'ın her bir ferdi nitelikli beşeri sermaye olma bilincine sahip olduğu sürece, ülkemiz Azerbaycan bir olma ve güçlü olma yolunda daha emin adımlarla ilerleyecektir. Uluslararası arenada söz sahibi olacaktır. Böylece bizler, üzerimize düşen görevi içselleştirmemiz ve bu yolda sabırla ilerlememiz gerekmektedir. Bu çalışmalardan biri de kalem gücüdür. İşte buna örnek de dergimizde yer alan enfes makalelerdir.

Üçüncü sayımızda yer alan makalelerden birincisi olan “Marka Olarak Azerbaycan” Galandar Mammadli tarafından kaleme alınmıştır. Makale, güncel olmakla birlikte, uluslararası piyasada bir ülke ile özdeşlemenin marka yaratmakla olduğu tezini savunmaktadır. Aynı zamanda Azerbaycan'ın marka olması için yapılması gerekenler konusunda önemli bilgiler vermektedir. Gelişmekte olan Azerbaycan'ın genç ve dinamik bireyleri için önemli bir konu olması nedeniyle okunması önemli bir makale olacaktır.

İkinci olarak, Aynur Mammadova tarafından kaleme alınan “Yönetimden Yönetişime: Azerbaycan Açısından Değerlendirme” başlıklı bilimsel çalışma, tüm ülkelerin üzerinde durduğu bir konuyu ele almakta ve Azerbaycan’ın bu konuda yaptığı ve yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Sorumluluk paylaşımı olarak bilinen yönetişimin gelişim ve demokrasi için önemli kilit anahtarı olduğunu vurgulayan makale alakanızı çekecektir.

Üçüncü makale, Tahmasib Alizada tarafından kaleme alınan “İnovasyon İstikrarlı Ekonomik Büyüme için Neden Önemlidir?” başlıklı bilimsel çalışmadır. Başlığından anlaşıldığı gibi bir ülkenin maksimum refah düzeyine ulaşması için yenilikçi bir tepe yönetimden, en alt çalışana kadar ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bunun için Araştırma Geliştirme çalışmalarına, yenilik yatırımlarına yönelmenin önemliliğini gözle önüne sermektedir. İster kamu isterse de özel sektörle ilgili her bireyin önemle ele alacağı bir makale olacaktır.

Bir sonraki makale ise eğitim konulu olmaktadır. Vusala Mammadova tarafından araştırma çalışması olan “Eğitim Kurumunda Karşılaşılan Günlük Sorunlar ve Eğitimsel Liderlik Kavramında Çözüm Önerileri”, güncel eğitim sorunlarını ortaya koymakta ve okul müdürü tarafından getirilen çözüm önerilerine yer vermektedir. Bu çalışma, eğitim kurumlarında çalışan her kişi için dikkate alması gereken bir makaledir. Çünkü eğitim kurumlarının da karşılaşabileceği sorunları ve çözüm önerileri sunmaktadır. Ve bu eğitim kurumlarındaki sorunları ele almak için bir başlangıç makalesi olarak da değerlendirilebilecektir.

Uğur Aydın tarafından kaleme alınan “Türkiye'de Genç İşsizlik ve İstihdam” başlıklı bilimsel çalışma, günümüzün en önemli sorununu ele almaktadır. Yani eğitim hayatını tamamlayarak çalışma hayatına atılan gençlerin iş bulma sorunlarını, istihdam politikası ve strateji geliştirme konusunu Türkiye üzerinden ele almıştır. Tüm okurlarımızın üzerinde duracağı bir makale olacaktır.

Orhan Ulfanov'un “Dostumun Ülkesi-II” başlıklı yazısı daha önceki sayımızda yayınlanan yazarın diğer öykü tipli ancak gerçekliği anlatan yazısının devam niteliğindedir. Okurlarımızın bu yazıdan önce ikinci sayımızda yer alan “Dostumun Ülkesi-I” yazısını okumasını dilerim. Çünkü bu yazı onun devamıdır. Öykü tipli, gerçekliği kaleme aldığını belirttiğim bu yazı da diğer yazı gibi alakanızı çekecektir.

Tamilla Gulami'nın “Ebediyet Gülüyüm Ben” başlıklı yazısı, Mehmet Hüseyin Şehriyar’ı özlemle anlatan bir çalışmadır. Güney Azerbaycan doğumlu dahi şairin Güney ve Kuzey Azerbaycan’ın ayrılık hasretiyle yazdığı “Haydarbabaya Selam” şiiriyle kalbimize taht kurmuştur. Yazar tarafından kaleme alınan bu yazı da şairin Azerbaycan için ne kadar önemli bir şahsiyet olduğunu vurgulamaktadır. Düşünür ve yazarlarımızı anlatan böyle güzel yazıların daha çok olmasını isteriz. Bu çalışmanın herkes tarafından beğenilecektir.

Diğer yazı ise Hüseyin Kocaman tarafından kaleme alınan “Köy Öğretmeni” başlıklı hikâyedir. Öğretmen mesleğinin kutsallığını ele alan bu hikâyede, öğretmenlerin hayatlarını insanlık için adadığını ortaya koymaktadır. Tüm zorluklara bakmadan, Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi “'Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” felsefesinden ayrılmadan sabırla ülkesi ve insanlık için adanmışlığın hikâyesidir bu yazı. Hem manevi açıdan hem de gerçekliği ele almasından dolayı dikkatinizi çekecektir.

Sonda ise, yaşadığımız olaylara şiirsel bakış açısı sunan Kenan Allahverdiyev, “Türkmeneli Candır” başlıklı şiirini sunmaktayız. Tarihin her bir sayfasından Türk yurdu olan Türkmeneli’ne sahip çıkmamız gerektiğini şiirle ifade etmiştir. Türk kimliği olan herkesin ele alması gerektiği konu olan Türkmeneli için çalışmalara ilham kaynağı olacaktır.

Üçüncü sayımızın hayırlı olmasını diler emeği geçen herkese teşekkür eder, dostlarımıza selamlarımı sunarak mesut ve bahtiyar bir hayat temenni ederim.