Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti

Cavid Memmedli 28/05/2013

Mayıs ayı birçok değerli günle bilinmektedir, her kes için de farklı bir anlam taşır. Bende ise bu aya olan sevgi Cumhuriyetimizin bu ayda ilan edilmesinden kaynaklanmaktadır. Niçin mi Cumhuriyetimi seviyorum? Cumhuriyet benim devletimdir; ilk devletimdir; Devletçiliğimdir.

Ah, Azərbaycan! Biz sənin haqqını tələb etmək deyil, yalnız

 adını söyləmək üçün nə qədər məruzələrə rast gəldik, nə

 qədər töhmətlərə məruz qaldıq!

 Azərbaycan muxtariyyəti diyorduq: soldan və sağdan hər növ hücuma məruz qalırdıq.

Biz, Azərbaycan torpaqlarını qızdıran atəşi-müqəddəsi köksümüzdə bəsləmək istiyoruz: bizə Moskvada yanacaq “məşəli” nişan veriyorlardı. Biz elmə, mədəniyyətə öz dilimizin, öz mədəniyyətimizin ruhu, rəngi ilə pərvərdə edilmiş bir millət çıxarmaq istiyoruz: bizə Ərəbistanı göstəriyorlardı.

(Mehmet Emin Resulzade)

Mayıs ayı birçok değerli günle bilinmektedir, her kes için de farklı bir anlam taşır. Bende ise bu aya olan sevgi Cumhuriyetimizin bu ayda ilan edilmesinden kaynaklanmaktadır. Niçin mi Cumhuriyetimi seviyorum? Cumhuriyet benim devletimdir; ilk devletimdir; Devletçiliğimdir. Mirze Celil’in Usta Zeynal eserinde bir diyalog geçmektedir. Usta Zeynal ermeni olan ağasına sorar:

-          Ağam, sizin neden padişahınız yok?

Eğitim yoksunu, basit bir sıva ustası bile alışmış bir padişahının, kendine özgü bir devletinin olmasına. Bu bir Azerbaycan insanıdır. Gözünü açtığı andan beri bir devletçilik geleneği gören biridir. Bu bakış açısından, köklü devletçilik geleneklerine sahip Azerbaycan halkı geçen asırda ilk defa doğuda ve Türk aleminde ilk cumhuriyet usulü idaresinde devletini kurdu. Şair Muhammed Hadi’nin keder dolu “Qoymuş miləl imzasını övraqi-həyatə, Yox millətimin xətti bu imzalar içində” mısralarını yazmasından daha birkaç sene geçmişti. 1918 senesinin 28 Mayısında Milli Şura’nın 6 maddeden oluşan “İstiklal Beyannamesi” kabul edildi. O gün Mehmet Emin Resulzade’nin yazdığı gibi “ Azerbaycan kelimesi sade coğrafi, etnik, linguistik bir kavram olmaktan ziyade siyasi bir anlam ifade etmeğe başladı.” Ama Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kaderi sadece kendi halkının değil, dünyanın büyük devletlerinin, dünya siyasilerinin istek ve iradesi altındaydı. Bir asırlık Rus işgalinden sonra Azerbaycan halkı bir çok kısıtlamalar ve şehit kanları pahasına kendi bağımsızlığını ilan etti.  Cumhuriyetin ilanından sonra Kurucuların halletmesi gereken iki önemli mesele vardı. İlki Rusya, Osmanlı, Avusturya-Macaristan gibi büyük imparatorlukların çöktüğü, bağımsız devletlerin kurulduğu, dünyanın siyasi haritasının yeniden çizildiği 1918 senesinde halkın iradesini, onun özgürlük azmini ifade etmek, karşılaşılan problemler hakkında dünya devletlerini ve kamuoyunu bilgilendirmek, bir diğeri ise içte yaşanan sorunları çözmekti.

1918 senesinin mart ayının 31-inde Bakü’de Azerbaycan Türklerine karşı Rus-Ermeni Bolşevikleri ve taşnaklar tarafından başlatılan soykırım 10 binden fazla Türk ve Müslüman’ın ölümüyle sonuçlanmış ve benzeri olaylar Şamahı, Kürdemir, Salyan, Guba, Lenkeran gibi illerde yaşanmıştır. Bu zorlukların ardından kurulmuş Genç Cumhuriyetin içişlerindeki durum da pek iç açıcı değildi. Ülkenin iç politikasında Milli Şura’nın çözmesi gereken iki mühim mesele vardı. Birisi bağımsızlık meselesine tutumlarında İlhagçılar’ın ( Azerbaycan’ın Osmanlı’ya birleşerek, onun bir vilayeti gibi yönetilmesini savunanlar) talep ve baskıları, bir diğeri Azerbaycan’ın resmi başkenti Bakü iken onun Rus-Ermeni birlikleri tarafından işgal altında olması ve onların geçici başkent olan Gence şehrine saldırı planlamaları. Gence’nin işgali ise bağımsızlığın sonu anlamına geliyordu. Sonuç olarak elinde hiçbir düzenli ordusu olmayan şura Osmanlı’dan yardım istedi. Milli Şuranın başkanı Mehmet Emin Resulzade ve dış işleri bakanı Hacınski 1918’in haziran ayının 4-de Osmanlı İmparatorluğu ile dostluk anlaşması imzaladılar. Bu anlaşma Azerbaycan Cumhuriyeti’nin milletlerarası arenada tanınması ve toprak bütününün müdafaası için çok önemli bir adımdı.1918 senesinin haziran ayının 11-de Gence şehrinde ermeni silahlı birliklerinden silahların toplanmasıyla başlanan operasyon, aynı sene 15 eylülde Bakü’nün işgalden kurtulmasıyla sonuçlandı. Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin Bakanlar Kurulunun başkanı Fetali Han Hoyski 1918 15 Eylül tarihinde Bakü’nün işgalden kurtuluşu nedeniyle Kafkas Türk İslam Ordusu kumandanı Nuri Paşa’ya telgrafında yazmıştı: “Millet size minnettardır.” Ama Taşnak Ermenistan hükümeti Karabağ, Zengezur ve Nahçivan’a olan iddialarından vazgeçmemişlerdi. 1918 yılının yazında Andronik Zengezur’a saldırdı. Karabağ Karargah reisi General Sultanov Andronikin birliklerini mağlup etti. 1918 senesinin mayıs-ağustos aylarında Andronik’in birlikleri Nahçivana saldırdı. K. Karabekir paşanın kumandanı olduğu Türk ordusu Nahçivana geldi ve Andronik’in çete faaliyetlerine son verdi. 1918 senesinin 1 Kasımında Türk birlikleri Nahçivan’dan çıktıktan sonra bölgede Araz-Türk Cumhuriyeti kuruldu. Araz-Türk Cumhuriyeti 1919 senesinin martına yeni Nahçivan Karargahının yaranmasına kadar bölgede faaliyet gösterdi ve Nahçivan’ın Ermeni yönetimine geçmesini engelledi. 1919 senesinin ilkbaharında İngilizlerin yardımı ile Nahçivan’da “ermeni yönetimi” oluşturuldu. Lakin 1919 25 Haziran tarihinde yerli nüfusun mücadelesi sonucunda “ermeni yönetimi” ortadan kaldırıldı.

Milli Şura yeni kurulmuş devleti uluslar arası arenada tanıtmak için Paris Barış konferansına A. Topçubaşovun önderliğinde heyet göndermişti. Heyetin Paris’teki sekiz aylık gergin çalışmaları sonucunu 1920-nin 12 Ocağında verdi. Versal konferansının Ali Şurası Azerbaycan ve Gürcistan Cumhuriyetlerini resmi olarak uluslararası normlara uygun şekilde bağımsız devletler gibi tanıdı. 1920 senesinin ocağında Paris Barış konferansında Azerbaycan Cumhuriyetinin siyasi açıdan tanınması A. Topçubaşov başta olmakla bütün heyetin başarılı diplomatik çalışmalarıydı. Ama birkaç ay sonra heyetin aldığı acı haber onların vatana giden yollarını kapattı. Buna rağmen aldıkları bu acı haber onları bağımsızlık gayesinden uzaklaştırmadı, özgürlük azminden döndürmedi.

1920 senesinin başlarından itibaren Parlamentoda partiler arası çekişmeler ve sosyalist cephenin ayaklanmalara sebep olabilecek çalışmaları sonucunda N. Yusifbeyli’nin başkanlığı yaptığı V hükümet istifa verdi. Eşzamanlı olarak Sovyet Rusya’sının onayı ile taşnaklar 1920nin 22 Martında Hankendinde ayaklanmalar çıkardılar. 1920 senesinin 21 Nisanında XI Kızıl Ordu’ya 5 gün içersinde Yalama- Bakü operasyonunu gerçekleştirmek emri verildi. XI Kızıl Ordu yönetimin Bolşeviklere devir edilmesiyle ilgili parlamentoya ultimatom gönderdi. Aynı gün parlamento olağanüstü toplantı yaptı. Ne yazık ki, bu parlamentonun son toplantısı oldu. Toplantıda M.E. Resulzadenin söz isteyip “ Beyler! Kabul edeceğimiz tarihi kararı milletimizden habersiz onamayalım. Parlamentonun kapısını açık bırakalım ki, herkes nasıl tehlikeli bir durumda olduğumuzu, nasıl bir karar kabul edeceğimizi bilsin.” İfadelerini kullanması bize o günkü durumun nasıl vahim ve zor olduğunu anlatıyor. O gün parlamento yönetimi Bolşeviklere bıraktı ve Rusya tarafında 23 ay yaşayan istiklalimize tecavüz edildi, 3 renkli bayrağımız indirildi.

Cumhuriyetin çöküşüyle halkımız çok şey kaybetti, Kurucular çok şey kaybetti. Ama o şahıslar bizim için bir Azerbaycan bıraktılar. Bu o denli büyük bir başarıydı ki, Sovyet hükümeti bile bunu bizden alamadı, 70 yıllık Sovyet yönetiminden sonra biz yeniden ONLARIN kurduğu devlete sahip çıktık. O mirasın varisleri olduk. Bu sebeple biz ONLARA minnettarız. ONLARA geçmişimizi, bugünkü bağımsız devletimizi ve gelecek o mutlu hayatımızı borçluyuz.

Yazan: Elvin Raşidzade