130 Yıllık bir Çınar!
Cavid Memmedli 31/01/2014
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mehmed
Emin Resulzade 31 Ocak 1884 yılından Bakü’de doğmuştur. Babası Hacı Molla
Alekber Resulzade, annesi ise Zinyet Zal'dır. İlk eğitim ve öğretimini ailesi
yanında alan Mehmed Emin Resulzade, sonradan Teknik okula katılmıştır. 1902'de
"Müslüman Gençlik" kurumunu kurmuştur. İlk makalesi 1903'te “Şark-i
Rus” gazetesinde yayınlanmıştır. Sonradan “Hayat”, “İrşad”, “Terakki” ve başka
gazetelerde makaleler yazmış, “Tekamül” (Bakü), “İran-i Nov” (Tehran), “Açık
Söz” (Bakü 1915-1917), İstanbul'da yayınlanan “Yeni Kafkasya” (1923-1928), “Azeri
Türk” (1928-1929), “Odlu Yurd” (1929-1931) ve 1933-1939'da Berlin'de
yayınlanan “Kurtuluş” dergilerinin ve “İstiklal” gazetelerinin kurucusu
olmuştur. 1952'de ise Mehmed Emin Resulzade rehberliği ile “Azerbaycan” dergisi
kurulmuştur.
Mehmed Emin Resulzade’nin gazeteci kimliğinin dışında
yazdığı, birtakım kitaplar da yayınlanmıştır. Bunlardan biri olan, “Azerbaycan
Cumhuriyeti” adlı kitabını 1922'de Türkiye’de yayınlamıştır.
Rus Japon Savaşı'nda Çarlık hükümetinin
yenilmesi Rusya'daki
diğer milletler arasında özgürlük hareketleri yaratmış olmasına rağmen, hükümet
toparlanıp 1907 sonlarında bu tip siyasi faaliyetler gösteren kişileri izlemeye
almıştır. Bu izlenenlerden biri olan Mehmed Emin Resulzade, 1908-1911 yılları
arasında İran'da
çalışıp, Settar Han harekatı ile yakından ilgilenmiştir.
1911-1913’de İstanbul’da Türk Ocağı'nda
çalışmıştır. 1913 yılında Bakü'ye dönen Resulzade, yine basın alanında faaliyetlere
devam ettiği gibi, Müsavat Partisi ile de siyaset yapmaya
başlamıştır. 1917’deki Bolşevik Devrimi sonrasında meydana gelen otorite
boşluğunda, 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan etmiş, sonrasında
Azerbaycan Milli Konseyi’nin başkanı olmuştur.
Toparlanan Sovyet Rusya’nın Kızıl Ordu'su
27 Nisan 1920’de Azerbaycan’a girerek, ülkeyi 1991’e kadar sürecek olan Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti idaresine aldı. İşgal olayı sonrası tutuklanarak
hapse atılan Mehmed Emin Resulzade’nin cezası, 1922 yılında Josef Stalin'in isteğiyle idam cezasından sürgüne çevrilmiştir.
Sürgündeyken çok yakın dostları ve silah arkadaşlarının yardımıyla Finlandiya’ya
kaçmayı başarmıştır. Daha sonra hayatını Türkiye'nin, Polonya'nın
ve Almanya'nın
bazı şehirlerinde geçiren Resulzade, Azerbaycan'ın
bağımsızlığı uğrundaki çalışmalarına devam etmiştir.
Bir süre Nazi Almanyasıyla irtibat kuran Resulzade, 2. Dünya Savaşı yıllarında Almanya’da
Azerbaycan Lejyonlarını kurmuş ve Azerbaycan’ın bağımsızlığı için uğraşmıştır.
1947'de Türkiye’ye gelerek yaşamını sürdürmüş ve 1949 yılında “Azerbaycan
Kültür Derneği”ni kurmuştur. 6 Mart 1955 tarihinde Ankara’da son yolculuğuna
uğurlandı.
Azerbaycan
Cumhuriyeti’nin Kurucusu ve tarihin önemli dönemlerine ismini altın harflerle
yazdırmış olan unutulmaz Lider Mehmed Emin Resulzade’nin ne yazık ki aramızdan
cismen ayrılması gözlerini açtığı vatanında olmamış ve son nefesinde bile 3
defa Azerbaycan söylemesi bu hasreti ortaya koymuştur.
Çocukken pek hırçındı; kırıp döktü her dal’ı,
Zaten hayatı O’nun, “ALAGEYİK” masalı.
Elinden alınınca bir gün, o güzel yurdu,
Senelerce her yerde onu aradı, durdu!
Bir altın anahtardı, aradığı her yanda!
Kah dediler : iran’da, kah dediler, Turan’da!
Bu tılsımın peşinde diyar, diyar dolaştı,
Yetmişine varınca bir ülke’ye ulaştı!
“İşte geldim Yurduma” deyip bastı toprağa,
Gözleri takılmıştı semadaki bayrağa,
Sevinçten dindi artık kalbindeki o sızı,
Dalgalanan bayrak’ta görmüştü ay-yıldızı,
Toprağındaki koku, ayni yurdun kokusu,
Yorulmuştu nihayet orda geldi uykusu,
Düşecekti, yorgundu, bir kız yaklaştı o’na,
Benziyordu bakışı tıpkı Azerbaycan’a!
Gözlerindeki yaşlar boşanınca dizinde,
Dedi : “Tam yetmiş sene bendim, senin izinde,
Kalbimi durdurucak, bu sonsuz heyecanım,
İşte geldim, sana ben, güzel Azerbaycan’ım!
Ayrılırken çok gençtim, adım, Mehmet Emin’dir,
Yorgunum, biraz olsun beni göğsünde dindir,
Seninçün bunca sene sürgünlerde dolaştım,
Nihayet yetmişimde geldim sana ulaştım,
Beni korkutan bil ki, ne fırtına ne seldi,
Senden uzakta ölmek bana pek acı geldi!”
Kalbindeki hıçkırık, kesince sözlerini,
Güzel kızın göğsünde kapadı gözlerini,
Doğrulmadı bir daha bu O’nun Son yoluymuş!
Göğsüne baş koyduğu güzel Anadolu’ymuş.