Gerçek Yönleriyle Hocalı Soykırımı
Cavid Memmedli 05/03/2015
Giriş
1918
yılına kadar Türk toprağı olan ve hatta kurulduğu dönemde nüfusunun yarısı Türk
olan Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında bugün bir tane bile Türk
yaşamamaktadır. Fakat bugün Türk devletlerinde on binlerce Ermeni yasal ve yasa
dışı yollarla yaşamaktadır. Ermenistan Cumhuriyeti topraklarını Türkler’den
arındırma süreci planlı bir şekilde 1800`li yılların başından başlamış, 1920,
1945–1946 ve 1988 yılında devam etmiştir. Bu süreç Türklerin Ermenistan’ın
toprak bütünlüğüne saygı duyduğu, hiçbir yabancı güçle işbirliği yapmadığı ve
hiçbir ayrılıkçı eylem yapmadığı bir dönemde yaşanmıştır. Türkler zamanında
topraklarını paylaştıkları Ermeniler tarafından kovulmuş ve kovulma sıradan bir
kovulma olmamıştır. Sonralar Ermenilerin bu eylemleri Ermenistan toprakları
dışına taşmış ve işgal, etnik temizlik[1]
ve soykırım eylemlerine dönüşmüştür.
Ermenilerin
Ermenistan Cumhuriyeti`nin bulunduğu Güney Kafkasya`dakı Türk topraklarında ilk
devlet kurma duyguları XVI-XVII yüzyılın başlarında kabarmıştır. Eçmiyazin
Ermeni patrikliğinin yörede bulunması, Ermenilerin Revan (İrevan-Erivan) ve
civarına özel bir önem vermesine neden olmuş, onlar burasını kutsal bir yer
olarak kabul etmiş ve bütün dikkatlerini bu yöreye yöneltmişlerdir.[1] Diğer
taraftan dış ticaretinin gelişmesinde önemli rol oynadıkları için Safevi
devleti tarafından dış ticarette onlara bazı ayrıcalıklar tanınmıştı. Bu
ayrıcalıklar ve ticaretin getirmiş olduğu zenginlik Ermenileri bu coğrafyada
devlet kurma arzusuna yöneltmiştir. Bir taraftan Avrupa’nın Fransa, Prusya ve
İtalya gibi devletleriyle görüşen Ermeni din ve ticaret adamları diğer taraftan
Safevi Şahı 1. Şah Abbas ile aralarını iyi tutmaya çalışıyorlardı. Sarayda
kazandıkları güven onların ayrıca Safevi devletinin dış politikasında önemli
yerlere gelmelerine neden oldu. Ticarette ve dış politikadaki rollerini kurmayı
planladıkları Ermenistan devlet için Avrupa devletlerinden destek almak için
kullanmaya çalıştılar. Fakat Avrupa-Safevi ilişkilerinin iyi olması nedeniyle
Ermeniler umdukları desteği Avrupa’dan alamadı. [2]
Ermenilerin
devlet kurma duygularıyla aynı dönemde yükselişe geçen başka bir gelişme ise Rusya
Çarlığı’nın yükselişiydi. Ermeniler bu gelişmeyi gözden kaçırmadılar. XVII.
yüzyıldan başlayarak Çarlık Rusyası`nın dış politikasında sıcak denizlere inme
politikası ivme kazandı. Kafkasya’yı işgal etmek, burada Osmanlı ve İran’a
karşı Hıristiyan bir devlet kurmak açısından Ermeniler de ön plana çıkıyordu.
Rus Çarı I Petro bu planları kurarken Ermeni asıllı İsrail Ori, Petro’nun
ziyaretine Büyük Ermenistan haritasıyla geldi. Bu ziyaret Güney Kafkasya’da
dört aşamalı Ermeni yayılmacılığının başlangıcı oldu. [3]
Dört
Aşamalı Ermeni Yayılmacılığı ve Hocalı
Birinci
aşama (1722–1887), İran ve Osmanlı coğrafyasındaki Ermenilerin Azerbaycan
coğrafyasına yerleştirilmesi yöntemiyle sayılarının suni bir şekilde
artırılmasıdır. Bu konuda özellikle 1724’de Petro’nun fermanı ile Ermenilerin
Hazar boyu Mazandaran, Gilan, Bakü ve Derbend vilayetlerine yerleştirildikleri
bilinmektedir. Petro`nun fermanını 1828 Türkmençay ve 1829 Edirne Anlaşmaları ile
Osmanlı ve İran coğrafyasındaki Ermenilerin toplu şekilde İrevan, Nahçıvan ve
Karabağ vilayetlerine yerleştirilmeleri izledi.[4] Bu
dönemde Ermeniler, bu topraklarda sayılarını çoğaltıp, Çar hükümetinin onlara
olan ilgisinden yararlanarak, kendilerini mazlum fakat becerikli lanse ederek,
yerli insanlar arasında nüfuzlarını artırarak, ekonomik durumlarını
iyileştirerek, yeni topraklar ele geçirmişler. Bu işlerinde Çar hükümeti
Ermenilere her zaman yardımcı oluyordu. Bu yakınlığın sonucunda Çarlık
Rusya’nın desteğiyle ile bugünkü Ermenistan devletinin temeli için bölgenin
nüfus dengesiyle oynandı.
İkinci
aşama, örgütlenme aşamasıdır (1887-1918). Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya’nın
devrimci hareketlerinin etkisi altında bulunan Ermeniler 19. yüzyılın 80-90’lı
yıllarında siyasi açıdan örgütlenmeye başlarlar. 1887 tarihinde bir grup Ermeni
milliyetçisi tarafından Cenevre’de “Hınçak” (Çan), 1890 tarihinde de Tiflis’te
aşırı milliyetçi Ermeni “Taşnaksütyun” (Birlik) adlı burjuva partileri kurulur.
Bu partiler Rusya’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda oturan Ermenilerin “tek umumi
vatanı” –“Büyük Ermenistan”ı kurabilmesi gibi hayalci istekleri gerçekleştirme
yolunu tutarlar.[5] Ermeni
milliyetçi partilerinin, özellikle “Taşnaksütyun” partisinin terör ve dağıtıcı
faaliyeti bütün Güney Kafkasya, Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu ve Avrupa
kısımları ile İran’ın Azerbaycan Türklerinin oturdukları yerleri içine
alıyordu. Güney Kafkasya’nın Rusya tarafından işgalinden sonra ilk defa
1905-1907 tarihlerinde Ermeniler burada Azerbaycan Türklerine karşı birinci çok
büyük açık kanlı olaylarını çıkartıyorlar. Ayrıca bu örgütlerin Azerbaycan Türklerine
yönelik saldırıları 1917-1920 yılları arasında da devam etmiş, bu saldırıların
sonucu yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş ve bir o kadar insan kendi
topraklarından göç etmek zorunda kalmıştır.
Üçüncü
aşama (1918–1988), Ermenilerin Güney Kafkasya`da devlet kurmaları olma sonrası
“Sadece Ermenilerin yaşadığı bir Ermenistan” ve ya “Türksüz Ermenistan”
siyasetinin gerçekleşmesidir. Mayıs 1918’de Ermenistan devleti kurulduğu zaman
başkenti bulunmuyordu. Kafkasya’da etnik çatışmaların son bulması adına Azerbaycan
tarafı İrevan’ın[6] Ermenistan’ın
başkenti olmasına onay verdi. Azerbaycan’ın Zengezur ve Göyçe vilayetlerinin
Bolşevik Rusyası tarafından Ermenistan’a hediye olunmasıyla kurulduğu dönemde 9
bin km2 olan Ermenistan`ın yüzölçümü 29 bin km2’ye
çıkartıldı.[7] 1935’e
kadar Ermenistan’da köy, kasaba ve coğrafi yer adlarının % 95’i Azerbaycan
Türkçesindeydi. Ermenistan’daki Türk isimlerinin Ermenileştirilmesi son yıllara
kadar devam ettirildi. 1991’de de Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon
Ter-Petrosyan’ın emrine uygun olarak 90 Azeri köyüne Ermeni isimleri verildi Bu
dönemde Ermenistan’da yaşayan yüz binlerce Türk kendi yurtlarından kovuldu.
Ermenistan’ın yaptığı baskılar sonucu 1930’larda dağınık bir vaziyette
Ermenistan’ı terk etmenin dışında özellikle 1948-53 yılları arasında 110 bin ve
1988-1989`da ise 230 bin Azerbaycan Türkü zorla kendi topraklarından
kovuldular.[8]
Dördüncü
aşama (1988-1994), Ermenistan’ın yayılmacı siyasetin irredantizm[9] çeşidini
benimsemesidir. Ermeniler bu meseleye halkların kendi kaderini tayin
hakkı şekline sokarak Azerbaycan topraklarını işgaline uluslararası
hukuk açısından bir yasal temel oluşturmak isteseler de günümüze kadar bu kabul
görmedi. 1980’li yılların başlarından itibaren Ermenistan’ın ayrı ayrı
bölgelerinde Azerbaycan Türklerine karşı saldırılar başladı. 1988’den itibaren
Azerbaycan Türklerine yönelik baskılar giderek daha da arttı. Onlara günlük
gıda ürünleri satılmıyor ve sağlık hizmeti verilmiyordu. Bu baskılar üzerine
Azerbaycan Türkleri Azerbaycan’a göç etmek zorunda kaldılar. 1989 yılında 230
hin Azerbaycan Türkü zorla kendi topraklarından çıkarıldı.[10] Türkler
zamanında topraklarını paylaştıkları Ermeniler tarafından kovulmuştur. Bu
kovulma sıradan bir kovulma olmadığı gibi daha sonralar Ermenilerin bu
eylemleri Ermenistan toprakları dışına taşmış ve bu sürgünler işgal, korkutma,
yıldırma, intikam alma, etnik temizlik ve soykırım eylemlerine dönüşmüştür.
Aslında Ermenilerin devletleşmenin her aşamasında bu taktiklerle karşılaşmak
mümkündür. 1988’de Rusya’nın da desteğiyle Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı
başlattığı savaşın sonucunda Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Özerk bölgesi ve
çevresindeki yedi rayon Ermenistan tarafından işgal olundu. Bu işgal BM
Güvenlik Konseyi 822, 853, 874, 884 sayılı kararları ve 14 Mart 2008’de BM
Genel Kurulu’nda kabul olunan “İşgal Olunmuş Azerbaycan Topraklarında Son
Durum” başlıklı kararda da kanıtlanmaktadır.
Hocalı
Soykırımı dördüncü aşama içinde gerçekleşmiş fakat XIX yüzyıldan bu yana
Ermenilerin Azerbaycan Türkü’ne karşı süregelen siyasetinin tekrarıdır. Hocalı
sadece bir soykırım değil aynı zamanda XIX ve XX yüzyıldan itibaren Ermenilerin
savaşlar sırasında askeri stratejilerinin bir parçasıdır.
Dağlık
Karabağ Savaşı’nda Hocalı’nın Durumu
1991
sonuna doğru Dağlık Karabağ’da ciddi bir çatışma yaşanmamıştı. Bu tarihe kadar
Azerbaycan Türkleri Ermenistan’dan Ermeniler ise Azerbaycan’dan kovulmuştu.
Dağlık Karabağ bölgesinde dengeler korunmaktaydı. Fakat Rusya’da 1991`de
yaşanan Ağustos darbesinden sonra SSCB’nin dağılması süreci hızlanınca Sovyet
Ordusu bölgeyi terk etmeye başladı. Bu terk etme Ermeniler için bir fırsat
oldu. Azerbaycan vatandaşı Dağlık Karabağ Ermenisi ve 1998-2008 arasında Ermenistan
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Robert Koçaryan kendileri açısından ortaya çıkan
fırsatı, Sovyet ordusu Dağlık Karabağ’dan çıktığı zaman biz Azerbaycanlılarla
baş başa kaldık. Fakat biz organize olmuştuk ve en az 3-4 yıllık bir gizli
çalışma tecrübemiz vardı. Bütün Sovyet silahı bizde kaldı ve biz onların
silahları götürmesine izin vermedik,[11] şeklinde
anlatıyor. 22 Aralık 1991’de Hankendi’ndeki silahlı Ermeniler SSCB’nin şehirdeki
Jandarma birliklerinin kışlalarına saldırarak depolardaki bütün cephane ve
zırhlı araçlarına el koydular ve Rus askerini silahlarını bırakarak bölgeyi
terk etmeye zorladılar.[12] Rus
askerleri ise SSCB yasaları gereği bu silahları kullanılamaz hale getirip
çıkması gerekirken silahları Ermenilere bırakıp şehri terk etti. Ermeniler Rus
silahlarına el koyduktan sonra Dağlık Karabağ’a yönelik saldırılar hız kazandı.
En önemi sorunlardan biri Hankendi’yi Azerbaycan köylerinin “kuşatmasından”
kurtarmak ve Ermenistan ile karasal bağı kurmaktı.
Dağlık
Karabağ’ın merkezi şehri Hankendi’nin çevresi Azerbaycan Türklerinin çoğunlukta
yaşadığı yerleşim yerleriydi. 25 km doğuya doğru Ağdam şehri, 10 km kuzeye
doğru ise Karabağ’ın tek havaalanı olan Hocalı şehri bulunuyordu. Hankendi’nin
güney tarafından dağların üzerinde doğrudan tarihi Şuşa kenti bulunuyordu.
Hankendi’nde yaşayan Ermeniler Ermenistan’la bağlantılarını dağların üzerinden
helikopterle sağlıyordu.[13] 24
Eylül 1991’de Ağdere vilayeti İmaret Gervent köyü, 30 Ekim’de Tug ve Selaketin
köyleri, 12 Kasım Ahulu, 19 Kasım’da Hocavend, 15 Aralık’ta ise Cemilli köyleri
366 Motorize Alay’ın askeri personeli ve teknolojisi desteğiyle işgal olundu.[14] Şubat`ın
başında Azerbaycan köyleri Malıbeyli, Karadağlı ve Ağdaban Ermeniler tarafından
işğal olundu ve saldırılarda 99 sivil insan hayatını kaybederken 140 kişi de
yaralandı.[15] Hocalı
kuşatma altına alınırken Hankendi çevresi de yavaş yavaş Azerbaycan köylerinden
temizlenmeye başlandı. [16] Azerbaycan
birliklerini Hocalı’yı kontrol altında tutması Hankendi’nin kontrol altında
tutulmasına neden oluyordu. Bu özelliğinden dolayı Hocalı 1905-07 yıllarında da
Ermeniler tarafından yakılmıştır.[17] Azerbaycan’ın
en eski yerleşim merkezlerinden biri olan bu kent, Hocalı ailesi tarafından
kurulmuştu.[18] Nüfusuna
göre, Hocalı bölgede Şuşa şehrinden sonra ikinci olmuştur. Şehirde Azerbaycan
Türkleri’nden başka 18 Eylül 1988’de Hankendin’den, Kasım 1988’de
Ermenistan’dan ve 1989’da Fergana Vadisi’nden göç ederek Azerbaycan’a gelen
Ahıska Türkleri de yaşıyordu.[19] 1988’de
Hocalı’nın nüfusu 2135 kişi iken 1991’de bu rakam 6300’e yükselmişti. Çevre
illere yapılan Ermeni saldırılarından Hocalı`ya kaçan sivillerle birlikte kentte
9 bin civarında insan oturuyordu. kaçan Bunun sonucunda Hocalı, şehir statüsünü
almıştı.[20] Hocalı’da
iki okul, kültür evi, iki kütüphane, sağlık merkezi, hastane, haberleşme kurumu
ve benzeri kurumlar ile XIV. yüzyıla ait olan mezarlar bulunuyordu. Şehrin
çevresinde Son Tunç ve İlk Demir Dönemlerine ait eserler bulunuyordu.
Hocalı-Gedebey Kültürü’nün ilk abideleri M.Ö. XIII-VII aittir ve Hocalı
yakınlığında bulunmaktadır.[21]
Hocalı kuşatma
altına alınırken Hankendi çevresi de yavaş yavaş Azerbaycan köylerinden
temizlenmeye başlandı.
Bundan
sonra ana hedef Dağlık Karbağ’ın tek hava alanına sahip olan, Hankendi ile
Askeran arasında bulunan ve Dağlık Karabağ bölgesini ikiye ayıran Hocalı idi.
Hocalı’nın stratejik bir bölgede yerleşmesi 1988’den itibaren sık sık Ermeni
saldırıların maruz kalmasına neden oluyordu.
Ocak
1991`de Hocalı’ya giden Amerikalı gazeteci Tomas Goltz kentteki durumu bu
cümlelerle anlatıyordu: “Şehirde telefon çalışmıyor, elektrik yok, ısıtma
sistemi yok, hiçbir şey çalışmıyor. Şehrin dışarıyla bağlantısı yüksek riskli
helikopter uçuşlardır.”[22] 30
Ekim 1991’den itibaren Hocalı ile Azerbaycan’ın geri kalan kısmı arasında
karasal yol Ermeniler tarafından kesildi ve Hocalı karadan kuşatıldı.
Hocalı’yla bağlantı sadece helikopterle sağlanabiliyordu. 2 Ocak 1992’den
itibaren ise Hocalı’da elektrik bulunmuyordu. Son sivil helikopter 28 Ocak’ta
Hocalı’ya gidebildi. Son askeri helikopter ise 13 Şubat’ta Hocalı’ya yakıt ve
yiyecek götürebildi.[23] Kentin
savunmasını Özel Polis Birlikleri (OMON) Komutanı Elif Hacıyev ve hafif
silahlarla donatılmış 160 gönüllü yapıyordu.
25-26
Şubat 1992’de Hocalı’da Yaşananlar
Hocalı’ya
saldırı İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ali Akper Vilayeti’nin bölgede
olduğu dönemde gerçekleşti. 25 Şubat’ta Bakü’de Azerbaycanlı yetkililerle
görüşen Vilayeti, 27 Şubat’ta Dağlık Karabağ’a oradan ise Ermenistan’a
geçecekti. Anlaşmaya göre 27 Şubat-1 Mart arasında üç günlük ateşkes ilan
olunmalıydı.[24] Fakat
25 Şubat’ta Ermenilerin Hocalı’ya saldırısı ateşkesin soykırıma dönüşmesine
neden oldu.
Bu
tarihte ikinci önemli olay ise Azerbaycan Parlamentosunda ülkenin silahlı
kuvvetlerinin durumuyla ile ilgili bir yasa tasarısının görüşülmesi idi. Aralık
1991-de dağılan SSCB`nin yerine BDT kurulunca Rusya eski SSCB alanında
kontrolünü kaybetmemek için BDT çerçevesinde Moskova yönetiminde bir ordu
kurulmasını istedi ve bu yönde eski SSCB ülke yönetimlerine baskı yapıyordu.
Azerbaycan parlamentosunda Şubat ayında bu yasa tasarısı görüşüldü fakat
dönemin muhalif partisi Azerbaycan Halk Cephesi milletvekillerinin karşı
çıkması sebebiyle yasa tasarısı meclisten geçmedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ayaz
Muttelibov`un sözlerine göre, yasa tasarısı Azerbaycan parlamentosunda
görüşüldüğü zaman Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin onu arayarak
Karabağ`da destek karşılığında tasarının meclisten geçmesini istemiştir.
Mütellibov`un sözlerine göre, muhalif milletvekillerinin dış politikada yalnış hesapları
sonucu bu tasarı yasalaşamayınca Rus generaller Hocalı`da Azerbaycan`dan kısas
aldı.[25]
Hocalı
Soykırımı`nda Rusya`nın suçlanmasına neden olan başka bir olay ise BDT`nin 366.
Motorize Alayı`nın Hocalı Soykırımı`nda yer almasıydı. Bu alayın Hocalı`ya
saldırıda yer alması Memorial İnsan Hakları Örgütü`nün Hocalı ile ilgili
raporunda belirtilmiştir. Ağustos 1988’de Hankendi’nde yerleşen SSCB`nin
dağılmasından sonra Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ordusu olan 366.
Motorize Alay`ın subayları doğrudan Ermenilere yardım ediyordu. 366. Alayın 350
askerinden 50’si ve 2. tabur komutanı binbaşı Seyran Ohanyan Ermeni idi.[26] 366.
Motorize Alay`ın Hankendi`nde yerleştirildiği 1988 yılı aynı zamanda Karabağ`da
olayların patlak verdiyi yıldır.
Hocalı’ya
saldırıdan bir gün önce 24 Şubat’ta 366. Motorize Alay’ın askerleri önünde
konuşma yapan Alay komutanı Y. Zavigolova, bu savaşın toprak savaşı değil
Hıristiyan- Müslümanlar arasında bir din savaşı olduğunu söylüyor: “… Dünyanın
İslam devletleri temsilcileri bizim Haçı kırmak için Bakü’ye toplanmışlar…
Hıristiyanlığa karşı bir yürüyüş var. Bu yürüyüşte ya dinimizi, şerefimizi
korumalıyız ya da şerefsizliği kabul edip boyun eğmeliyiz.”[27] General
Zavigolova bu açıklamasıyla saldırıya farklı anlam kazandırarak Ermenilere
yardim etmeleri için Rus askerlerini motive etmeye çalışıyor.
Bu
konuşmadan bir gün sonra 25 Şubat’ta gece saat 22.00’da Hankendi’nde bulunan
366. Motorize Alay[28] Ermenilerle
birlikte kenti üç yönden kuşatarak, tank ve zırhlı muharebe araçlarıyla
saldırdılar. Hocalılar Ermeni saldırısından korunmak için iki istikamette
kaçtılar[29]
Ermenilerin
koridor olarak bıraktıklarını iddia ettikleri kentin doğusuna doğru
Şehrin
kuzey-doğusuna doğru. Bu istikamette daha az sivilin gittiği
bilinmektedir.
Şehirde
ise 200–300 civarında sivil insan sığınaklarda kaldı. Kentin içindeki
çatışmalarda ölenlerin sayı bilinmemektedir.[30] Hocalı`dan
kaçarken koridorlarda Ermeniler tarafından öldürülenlerin sayı ise olaydan
sonra netleşmeye başladı. Hocalı’da 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i yaşlı 613
sivil insan öldürülmüştür. Sekiz aile tamamen yok olmuş, 487 kişi sakat kalmış
ve 1275 kişi esir alınmıştır. Esir alınanlardan 68’i kadın ve 28’i çocuk toplam
150 kişinin yaşayıp yaşamadığı belli değil.[31] Bu
olayda vahim olan bir gecede bu kadar insanın öldürülmesinin yanı sıra,
öldürülen veya esir alınan insanların kadın, çocuk ve yaşlılara merhamet
gösterilmeden özel işkenceler görmeleri idi.
Kentin
doğusuna doğru giden sivil halk gece ormanı geçip sabah birkaç silahlı
gönüllüyle birlikte direk Ermeni köyü olan Nahçevanik’in üzerine çıktılar.
Burada Ermeniler onları yoğun bir ateşle karşıladılar. Sivillerin yanındaki
birlikler de karşılık verdi fakat güçleri yetersizdi ve sivillerle birlikte
hepsi öldürüldü.[32]
Ermenilerin
verdiği bilgiye göre, onlar saldırıdan önce kentin doğusuna doğru sivillerin
çıkabilmesi için serbest koridor bırakmış ve bu koridora ateş açmama sözü
vermişlerdi. Ayrıca Hocalı’ya saldırmadan önce kentin üzerinden helikopterlerle
kentin sivil halkına serbest koridor hakkında kağıt dağıttıklarını iddia
ediyorlar. Fakat Memorial İnsan Hakları Örgütü temsilcilerine Ermeniler bu
kağıtların örneğini gösteremedikleri gibi örgütün temsilcileri Hocalı’da söz
konusu kağıtlardan örnek bulamamış ve Hocalılardan hepsi örgüt temsilcilerine
bu tür bir kağıttan haberdar olmadıklarını söylemişlerdir.[33]Olaydan
bir gün sonra Azerbaycanlı kameraman muhabir Cingiz Mustafayev’in yabancı
gazetecilerle birlikte bu koridordan çektiği görüntüler burada kadın, yaşlı ve
çocuklar dahil yüzlerce insanın öldürüldüğünü kanıtlamaktadır. Ayrıca bu
insanların birçoğunun işkence ile öldürüldüğü de görüntülerden anlaşılmaktadır.
Memorial`ın
koridorla ilgili tespitlerini o dönemde bölgede bulunan Rus ordusunda subay
olan Yuriy Girçenko`nun “Olmayan Devletin Ordusu” başlıklı kitabındaki Hocalı
olayları ile ilgili bölümünde de görmek mümkündür. Girçenko Hocalı`da Ermeniler
tarafından siviller üçün açılan koridor ve o koridorda yaşananlarla ilgili
şöyle yazıyor.
“Ermeniler
Hocalı`ya saldırdığı zaman ses güclendiricler aracılığıyla Hocalı`dan kaçan
sivil halk için “serbest koridor” bırakdıklarını anons ettiler. Hocalı`dan
kaçanların yanında bir kaç silahlı Özel Polis de vardı. Ermeni kontrol
noktalarına yakınlaştıkları zaman kaçkınlar yanındakı silahlı şahıslar bu
kontrol noktalarına ateş ettiler. Ermeniler buna ağır silahlarla karşılık
verdiler.
Ağdam`dan
olan silahlı sivil Azerbaycanlılar kendi başlarına bu koridoru korumak için
karşı atağa kalkdılar. fakat başarılı olamadılar. Ermeniler birinci grup
kaçkınlarla karşı karşıya kaldılar. Ermeniler kontrol noktalarından otomatik
silahlardan kaçkınlara ateş açmağa başladılar. Bu sırada Ermeniler kaçkınlar
arasında onları korumakla görevli olan silahlılar gibi silahsız
Azerbaycanlıları da öldürdüler. Büyük, küçük yaşlı genç ve kadın çocuk demeden
her kesi öldürdüler.
Kaçkınlar
Ermeni köyü Nahçivanik istikametinde de Ermenilerin ağır silahlardan
saldırısına maruz kaldılar. Burada da sivil insanlar öldürüldüler
Hocalı
kaçkınlarının bir kısmı Azerbaycan köyü Gülablı istikametinde gittiler ve orada
iki yüz kaçkın Ermeniler tarafından esir alındı.
Ermenilerin
çoğunlukta yaşadığı Eskeran kasabasının solundan Ağdam`a giden yola ise
kaçkınların ikinci grubu gitti. Onları da Ermeniler kurşun yağmuruna tuttular.
Bu grup arasından Ermenilerin esir aldıkları da oldu. Bazılarını oradaca
öldürdüler. (Ermeniler) Bu grup arasındakı silahlıların kafalarını balta ile
kestiler. Bazı esirlerin gözlerini çıkarttılar, kulaklarını kestiler ve
sonra da öldürdüler.
Hocalı`da
ise 300 sivil kaldı onlar da esir alınarak Ermenilerin çoğunlukda yaşadığı
Hankendi`ne götürüldüler.[34]
Memorial’ın
raporuna göre, bu koridordan kaçan sivil insanların birçoğu ise esir alınmış ve
Ermeni işgalinde olan Pircamal ve Nahçevanik köylerine götürülmüştür. Bu
esirlerin birçoğu o köylerde kurşunlanarak öldürülmüştür. Hocalı’nın sivil
halkının ve Azerbaycan askerlerinin Hankendi’nde tutulduğu yerleri ziyaret eden
Memorial Örgütü temsilcileri esirlerin kötü muamele gördüklerinin şahidi
olmuşlar. Örgütün temsilcileri esirlerin durumu ile ilgili şu tespiti
yapmaktadır, “Zaten esirlerin dış görünümleri onların sürekli dövüldüklerinin
ve işkence gördüklerinin kanıtıdır.”[35]
Doktorların
raporlarına ve esirlikten geri dönen insanların verdiği bilgilere göre,
Ermeniler Hocalı’da esir düşen insanları işkencelerle öldürmüşler. Bazılarının
kafa derileri soyulmuş, bazılarının kulağı, burnu veya cinsel organları
kesilmiştir. Ermeniler kadın, çocuk ve yaşlılara merhamet göstermemiştir.
Kadınların göğüslerini kesmek ve cinsel organlarına ateş etmek yaygın işkence
çeşididir.[36] Hocalı’da
şehit olanların cesetlerinin üzerinde yapılan otopsi de birçok insanın özel
işkencelerle öldürüldüğü ortaya koymaktadır. Hocalı’da şehit düşenlerden 131
kişi üzerinde yapılan otopsi sonucu, 20 kişinin şaramplen parçasından,151
kişinin kurşundan ve 11 kişinin ise sopalar veya sert cisimlerle dövülerek
öldürüldüğü ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ölenlerden 3 kişinin donarak, 33 kişinin
özel işkencelerle, örneğin, kafa derisinin soyulduğu, kadınlarda göğüslerin
kesildiği, burun ve kulakların kesildiği ve erkeklerde ise cinsel organların
kesildiği tespit olunmuştur. 31 cesette ise hem kurşun yarası hem de işkence
izlerine rastlanmıştır. 13 ceset yanarak öldürülmüş, 10 kişi ise üzerinden ağır
zırhlıların geçmesi sonucu hayatını kaybetmiştir.[37]Hocalı`da
esir alınanlardan geri dönenlerin bazıları intihar etmiş bazıları ise ciddi
psikolojik sorunlar yaşamaktadırlar.
Hocalı
Soykırımı`nın Sorumluları
Hocalı’ya karşı
yapılan saldırıdan sonra 366. Motorize Alay`ı Mart ayında geri çağrıldı. 9
tank, 4 zırhlı taşıyıcı, 70 piyade zırhlı savaş aracı, 4 Strela -10 roket
sistemi, 8 top, 57 havan topunu Ermenistan’a vererek Dağlık Karabağ’dan
çıkarılan Alay, Gürcistan’ın Vaziani bölgesine yerleştirilmiştir.[38]
Bu olayla ilgili
olarak 27 Şubat 1992’de Karabağ’daki Bölgelerarası Savcılık, Azerbaycan
Cumhuriyeti Ceza Yasası 255. madde 3. bölüm ve 70. madde 4 ve 6. bölümlerine,
Uluslararası Askeri Mahkeme Antlaşması ve 1949 Cenevre Sözleşmesi ve diğer
uluslararası antlaşmaları ihlal etmesi nedeniyle soruşturma başlatıldı. 366
Motorize Alay komutanı Y.Y. Zarvigorov ve Nabokikh, Krauel, Likhodey ve
diğerleri hakkında birçok kanıt toplandı. 366. Alayın komuta personeline
karşı sorgulamayı tamamlamak için iki defa RF Genel Savcısı’na V.G. Stepankov’a
14.12.92 ve 28.06.93 tarihlerinde başvuru yapıldı ve alayın komutanlarının
sorgulanmasını talep etti. Fakat bu isteğe RF savcısı tarafından bir yanıt
alınamadı.
Araştırma
Grubunun başkanı Y.Y. Zarvigorov ve diğer subayları sorgulamak için Tiflis’in
Zaziani bölgesine gitti. Fakat Hankendi Askeri Garnizonu eski Savcısı Lazutkin,
Transkafkasya Askeri Dairesi Komutan Yardımcısı Seyran Ohanyan engeller
çıkararak onların konuşmasına izin vermedi. Grubun başkanı 366. Alayın
silahlarının Ermeni tarafına verilmesinin tanığı subayı sorgulamak istedi.
Fakat subay Moskova’ya danıştıktan sonra ifade vermeyi ret etti.[39]
Yapılan araştırmalar sonucu Hocalı’ya saldıran 366 Motorize Alayı’ndaki asker ve subayların isimleri ise tespit edilmiştir:
1. Zarvigorov
Yuri Yuriyeviç – Alay komutanı;
2. Çitçiyan
Valeriy Asaakoviç – 366. Motorize Alay’ın 1. Taburı komutan yardımcısı
3. Ayriyan
Vaçagan Grigoryeviç – albay, alayın istihbarat komutanı,
4.Ohanyan Seyran
Mushegoviç – 2. Tabur komutanı. (Ermenistan`ın şimdiki Savunma Bakanı)
5. Arutyunov
Aleksander Aleksandroviç – albay, 2. tabur komutan yardımcısı.
6. Akopyan
Nerses Grantoviç – baş teğmen, 1. tabur bölük komutanı
7. Arutyunyan Vladislav
Vladimiroviç – yüzbaşı;
8. Baylaryan
Armen Volodiyeviç – 1. Bölük teknisyeni;
9. Ayrapetyan
Vaçik Gurgenoviç – üçüncü bölük baş çavuş;
10. Mirzoyan
Vaçik Grantoviç – 3. bölük başçavuş;
11. Şikhanyan
Andrew Artyuşeviç – 1. tabur organizasyon komutanı;
12. Khaçaturyan
– 6. bölük başçavuşu
13. Abramyan V.V
– 2. bölük baş teknisyen;
14. Baylaryan
Sergey Yurikoviç – 2. tabur bölük komutanı;
15. Danilyan
Armen Barinovich – 7. bölük başçavuşu;
16. Avanesyan –
2. bölük baş teknisyen;
17. Zakharyan –
uçak savar bölüğü komutanı;
18. Bagdasaryan
Valeri – tank bölüğü baş çavuşu;
19. Kisabayyan
Grigoriy Akopovich – iletişim bölüğü komutanı;
20. Arustamyan –
haberleşme bölüğü baş teknisyen;
21. Amelyan
Garik – yemekhane başçısı;
22. Avenesyan
Robik – erzak deposu başçısı;
23. Arutyunyan
Kamo Rafaelovich – tamir bölüğü asker komutanı;
24. Musaelyan –
tamir bölüğü asker komutanı;
25. Sarkisyan
Alexander – tamirat bölüğü baş teknisyen;
26. Osipov Yuri
– roket topçu depo başkanı;
27. Simonyan
Valeri –malzeme tedarik bölüğü baş çavuşu;
28. Petrosyan
Ashot – gizli birimin başkanı;
29. Nabokikh
Yevgeniy – albay, 3. tabur komutanı (karısı Ermeni);
30. Likhodey
Igor Ivanovich – topçu bölümü komutanı;
31.
Miroshnichenko Igor – baş teğmen, malzeme tedarik bölüğü komutanı;
32. Smagin –
teğmen, tank bölüğü komutanı;
33. Kuznetsov
Andrew – teğmen, kimyasal savunma bölüğü komutanı;
34. Garmaş
Viktor – tank bölüğü komutanı, üsteğmen;
35. Belyazin –
tank bölüğü asker komutanı, teğmen;
36. Mirmehdiyev
– 3. bölük komutanı, üsteğmen;
37. Fotimski
–yüzbaşı, 2. tabur 3. bölük komutanı;
38. Bugayenko –
2. tabur 4. bölük asker komutanı, teğmen;
39. Potapov –
yüzbaşı, 2 tabur 4. bölük komutanı;
40. Krut –
yüzbaşı, 2 tabur 6. bölük komutanı;
41. Savintsev –
yüzbaşı, 2 tabur 4. bölük komutanı;
42. Dobranski –
yüzbaşı, 2 tabur 4 bölük istihbarat komutanı;
43. Bobolev – 2.
tabur karargah komutanı, yüzbaşı;
44. Minin –
yüzbaşı, 2. tabur komutan yardımcısı;
45. Tevosyan –
2. tabur 5. bölük komutanı, yüzbaşı;
46. Bogachev –
3. tabur subayı, üsteğmen;
47. Kurchatov –
3. tabur subayı, üsteğmen;
48. Maftullin -
3. tabur subayı, üsteğmen;
49. Kuzmanoviç -
3. tabur subayı, üsteğmen;
50. Ivanov - 3.
tabur subayı, yüzbaşı;
51. Matveyev –
3. tabur topçu bölüğü komutanı, yüzbaşı.[40]
Hocalı’ya
saldıranlar arasında Hankendi eski Şehir Emniyet Müdürü Armo Abramyan, Askeran
ili Emniyet eski Müdürü Mavrik Gukasyan, yardımcısı Şagen Barsegyan, Hankendi
şehir hapishanesi eski müdürü Serjik Koçaryan da bulunmuştur.[41] Daha
sonraki açıklamalarından Hocalı’da yapılan Soykırım’dan Ermenistan
Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın da sorumlu olduğu ortaya çıkmaktadır.
6
Mart 1992`de dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Müttelibov, Hocalı’nın
korunması üçün yeterli tedbir almaması sebebiyle muhalefetin baskısıyla
istifaya zorlandı. Hocalı olaylarından sonra Rusya`ya kaçan Müttelibov
hakkında, Hocalı`nın savunulması üçün yeterli tedbir almaması sebebiyle
mahkemenin tutuklama kararı var. Kentteki özel birlikler komutanı Elif Hacıyev
Hocalı`nın savunulması üçün defalarca Mutellibov’dan yardım istemiş fakat
alamamıştı. 17 Aralık 1992’de Hocalı Valisi Elman Memmedov Bakü’ye telgraf
çekerek Mutallibov iktidarına şunları bildirmiştir: “Sizi bilgilendirmem
gerekiyor ki, Rus Ermeni birlikleri bütün Azerbaycan yerleşim yerlerini işgal
etmiştir. Hankendi ve Askeran arasında yolu açmak için Ermeniler her türlü yolu
deneyecekler… Bu nedenle sizden Hocalı’nın savunmasında gerekli önlemlerin
alınması için ciddi adımlar atmanızı bekliyorum… Sizden acil yardım
bekliyoruz”.[42]Müttalibov’un
kuşatma altında olan kentin sivil insanlarını savunmak için yeterli önlem
almadığı bilinirken Müttelibov Hocalı soykırımından sonra Rusya’nın Nezavisimaya
Gazetaya gazetesine yaptığı açıklamada bütün suçu dönemin muhalif
partisi Halk Cephesi üzerine yıkarak bu olayın iktidara gelmek için AHC’nin
tezgâhladığını iddia etti.[43] Müttelibov’un
bu açıklaması Ermenilerin, Hocalı`dakı olayın sorumluları biz değil, Azerbaycan
Halk Cephesidir şeklinde, kendilerini savunmaları için temel tezlerden
biri oldu.
26
Şubat 2004’de Turan haber ajansına verdiği röportajda Ermenilerin, kendisinin
Hocalı ile ilgili açıklamalarını çarptırdıklarını ve kendisinin Ermenilerin
ifade ettiklerinden daha farklı bir açıklama yaptığını ifade ediyordu.
Mütellibov, “Ermenilerin Hocalı’yı Azerbaycanlılar kendileri yapmıştır
açıklamaları dünyada benzeri olmayan bir alçaklıktır… Ben o dönemde Ermenilerin
iddia ettiği gibi bir açıklama yapmadım Ben, Azerbaycan Halk Cephesi Hocalı’da
yaşananlardan faydalanarak iktidarı ele geçirmeye çalışıyor” ifadesini
kullandım.”[44] Bundan
başka 24 Mart 1997’de BM İnsan Hakları Örgütü Başkanı Holly Cartner`in,
Ermenistan’ın BM’deki temsilcisi Abelian’a yazdığı mektup da Ermenilerin
iddialarını açık bir şekilde yalanlıyor.
Ermenistan
Savunma Bakanlığı yaptığı dönemde İngiliz gazeteci Thomas de Waal’a röportaj
veren Serj Sarkisyan Hocalı Soykırımı`nda amaclarını şöyle anlatıyor: “Biz bu
konuda yüksek sesle konuşmak istemiyoruz. Hocalı’ya kadar Azerbaycan bizim
sivillere saldıramayacağımızı düşünüyordu fakat Hocalı’da biz bu klişeyi
kırdık. Ayrıca Hocalı’ya saldıran birliklerimizin Bakü ve Sumgayıt’tan kaçan
Ermeniler’den oluştuğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor.” Sarkisyan`ın da
ifadesinden göründüyü gibi Ermeniler Hocalı`dakı siviller öldürmeyi daha
önceden planlanmışlar. Polis şefi Valeri Babayan da, “Hocalı’ya saldıran birlik
Azerbaycan’ın Sumgayıt ve diğer bölgelerinden gelenlerdi”[45] derken
Sarkisyan’ın dediklerini tasdikleşmiş oluyordu. Azerbaycan’ı terk eden
Ermeniler’de Azerbaycan Türkleri’ne karşı bir nefret ve intikam duygusu vardı
ve Hocalı’da bunu dışa vurmak için fırsat buldular. Sarkisyan’ın sözleri de
Hocalılara karşı Azerbaycan’dan göç eden Ermenilerden oluşan özel bir “İntikam
Tugayı” oluşturduğunun ifadesidir. Ermenilerin neden sivilleri öldürdüyüne dair
soruya ise bölge uzmanı Svante Cornell şu şekilde açıklık getiriyor, Ermeni
tarafının iki önemli hedefi vardı: birinci olarak sivil halkın kendi toprağını
bir daha geri dönmeyecek şekilde terk etmesi, ikinci olarak ise yakın illerde
olan sivil halkı korkutarak işğalın genişletilmesini kolaylaştırmak ve
sivillerin Ermeni işgaline karşı direncini kırmak.[46] Nitekim
Hocalı`dan sonra Karabağ`ın tamamı ve Karabağ çevresinde iller daha hızlı bir
şekilde işğal olundu ve çevre illerdeki sivil halkın direnci, Hocal`da yaşananlar
tekrarlana bilir, endişesiyle kırıldı.[47]
Uluslararası Belgelerle Hocalı
İngiltere’nin
Sunday Times gazetesi 1 Mart 1992 tarihli sayısında Hocalı olaylarını, “Ermeni
askerleri binlerce aileyi yok etti” şeklinde duyururken, Rusya’nın İzvestia
gazetesi 13 Mart 1992 tarihli sayısında Rus Yüzbaşısı Leonid Kravets, Hocalı
yakınlarındaki tepede yüzlerce ceset gördüğünü ve bunların çoğunun özel
işkencelerle öldürüldüğünü ifade etmiştir. Hocalı’ya saldırmayı kabul
etmedikleri için 366. Alayın askeri iki Türkmen, Ruslar ve Ermenilerce
dövülmüştü. Alay’dan kaçanlardan Türkmen asıllı Agamuhammed Mutif, Müslüman
oldukları için Ermeni ve Ruslar tarafından dövüldüklerini ifade etmişler. 366. Motorize
Alay’ın Hocalı’ya saldırdığını bu askerler de tasdik etmişlerdir. Gazete ve
tanıkların Hocalı hakkında anlatımlarını çoğaltabiliriz.
Rusya`nın
Memorial İnsan Hakları Örgütü`nün raporu, olay yerine giden gazetecilerin ve
görgü tanıklarının verdiği bilgilere rağmen Ermenistan tarafı hem uluslararası
örgütlerdeki temsilcilikleri aracılığıyla hem de dış işleri bakanlığı
tarafından yapılan açıklamalarla Hocalı’da yapılanları farklı
değerlendirmektedir. 3 Mart 1997’de Ermenistan’ın BM’deki temsilcisinin BM’ye
yazdığı mektup ve 16 Şubat 2009’da Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın Hocalı
ile ilgi yaptığı açıklama Ermenistan tarafının sorumluluktan kaçınmaya
çalıştığını göstermektedir. Fakat Hocalı’dan hemen sonra çekilen görüntüler,
yabancı gazetecilerin olaydan sonra bir hafta içinde yaptıkları haberler,
uluslararası örgütlerin raporları bu konuda Ermeni tarafının gerçekleri
saptırmasına izin vermeyecek kadar çoktur. Bundan önceki yazılarda Memorial
İnsan Hakları Örgütü`nün Hocalı hakkında hazırladığı raporu ve bu raporda
Ermenilerin Hocalı`da yaptıkları soykırımın yansıtıldığını yazdık. Bu konuda
ikinci önemli belge BM İnsan Hakları Örgütü Başkanı Holly Cartner`in Ermeni
temsilciye yazdığı cevap mektubudur.
22
Şubat 1997`de Azerbaycan`ın BM`deki temsilcisi BM Başkanına Hocalı`nın
tanınması için bir mektup yazarak Hocalı`dan dolayı Ermenistan`ın kınanmasını
ister. Bu mektuba cevap olarak3 Mart 1997`de Cartner`e mektup yazan
Ermenistan`ın BM`deki temsilcisi Abelian, Hocalı`da yaşanan soykırımın
Azerbaycan iç politikasında iktidar-muhalefet çekişmesinden yaşandığını iddia
eder. Abelian yazdığı mektupta ayrıca Helsinki İnsan Hakları Örgütü`nün 1992
raporunda Ermenilerin Hocalı`dakı sivil Azerbaycanlıları serbest bıraktığını
tespit ettiğini bildirerek Ermenilerin suçsuzu olduğunu Azerbaycan`ın
kendisinin sorumlu olduğunu kanıtlamaya çalışır. Cartner Ermeni temsilciye
yazdığı cevap mektubundakı aşağıdaki paragraf Ermeni iddialarının asılsız
olduğunu ve Hocalı`da Ermenilerin soykırım yaptığını kanıtlar. Cartner mektubunda,
“ne Hocalı’da yaşananları gözden geçirmemiz ne Hocalı’dan göç eden Azerbaycanlı
mültecilerin ifadeleri sizin “Azerbaycanlılar kendileri iç çekişmeler nedeniyle
Hocalı’da katliam yaptı” tezinizi desteklemiyor. Ayrıca sizin kendi
mektubunuzda bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde bizim ret ettiğimiz tezlere
biz destekliyormuşuz gibi atıfta bulunmanızdan da derin endişe içindeyiz....Biz
hala Hocalı’da sivillerin ölümünden Karabag Ermenilerini sorumlu tutuyoruz”
deyerek Ermeni temsilcisinin iddialarını yalanlar.
İnsan
Hakları Örgütü Başkanı’nın Abelian’a yazdığı bu mektup, Ermenilerin olayları ve
belgeleri nasıl çarptırdığının resmi kanıtıdır. Hocalı soykırımının Ermeniler
tarafından yapıldığını ortaya koyan bu belge ne Türkiye ne Azerbaycan ne de bu
iki devletin müttefiki tarafından yazılmıştır.
Ermenilerin
Hocalı’da ve genel olarak Azerbaycan’da yaptıkları katliamla ilgili ikinci bir
uluslararası belge ise 26 Nisan 2001 tarihinde Avrupa Konseyi Parlamento
Asamblesi’nde 30 temsilcinin sunduğu belgedir. Belgede Ermenilerin sadece
Hocalı’da değil 19. Yüzyıldan günümüze Azerbaycan Türkleri’ne karşı işlemiş
olduğu soykırımların tamamı kınanmaktadır.
Sonuç
Karabağ`ı
işgalinden sonra bir şok şehir, köy ve kasaba gibi Hocalı kasabasının ismi de
Ermeniler tarafında değiştirilmiş ve İvanovka olmuştur. Hocalı`da ise soykırıma
maruz kalan insanlar yerine Ermeniler yaşamaktadır. Ayrıca Hocalı soykırımında
insanlara karşı kullanılan metodlarla 20. Yüzyılın başlarında Anadolu ve
Kafkasya`da kullanılan işgence ve öldürme metodları bire bir örtüşüyor. Bu
nedenle Hocalı olayı sadece 25-26 Şubat 1992`de yaşanan geceyle sınırlı olarak
ğörülmemelidir.
1988`de
Dağlık Karabağ`dakı Ermenilerin ayrılıkçı taleplerine destek vermek için
Erivan`da yapılan gösterilerde Ermenistan ve Dağlık Karabağ`dakı
Azerbaycanlılara karşı soykırım sloganlarının atıldığı da bilinmektedir. Hocalı
Soykırımı`nın Ermeniler tarafından 1915`in intikamını almak için yapıldığı
gerçeği bizzat Ermenilerin kendileri tarafından söylenmiştir. Hem makalede hem
de bu makalede yer almayan belgelerde de Hocalı Soykırımı`nın suçlularının
kimler olduğunun bilinmesine rağmen bu insanlar serbest şekilde
dolaşmaktadırlar. Bu insanlar cezalandırılmak yerine tam tersi cumhurbaşkanı ve
ya savunma bakanı yapılarak ödüllendirildiler. Bu gelecekde Ermeniler
tarafından yapılabilecek yeni soykırımların önünü açar.
Hocalı’nın
Türklere karşı yapılan bir soykırım olduğunun belgelenmemesi Ermeniler için bir
fırsattır. Ermeniler Hocalı’da yaptıkları soykırımın fotoğraflarını Türklere
karşı kullanmakta ve o fotoğrafların Ermeniler’e karşı yapılan katliamların
belgesi olduğunu iddia etmektedirler. Örneğin, Rusya’nın "Moskovski
Komsomolets" gazetesinin desteğiyle New-York’ta yayınlanan V Novom
Svete/Yeni Kıta ekinde Edvard Pariyantsın tarafından “sözde Ermeni soykırımı”
ile ilgili yazılan “Ermeni Soykırımı Gerçeklikleri” başlıklı makalede Hocalı
fotoğrafları kullanılmıştır.
Azerbaycan
Cumhuriyeti Milli Meclisi’nin 27 Şubat 2007 tarihli kararıyla Hocalı’da
yaşananlar soykırım olarak tanımış ve Hocalı`yı soykırım olarak tanıması için
dünya parlamentolarına çağrıda bulunmuştur.[48] Bugün
Türkiye’de Ceyhan Belediyesi Hocalı’yı soykırım olarak tanırken, Ankara’nın
Keçiören Belediyesi de Keçiören Kalesi’nde Hocalı Soykırımı anıtı yaptırmıştır.
Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı’nın bulunduğu Lahey kentinde de Hocalı
Soykırımı anıtı bulunmaktadır. Dünyanı çeşitli bölgelerinde Türkiye ve
Azerbaycan diaspora teşkilatları her yıl Hocalı Soykırımı gününde toplantılar
yapmaktadırlar. Bu Hocalı gerçeklerinin giderek daha çok tanındığı ve geniş
kitlelere yayıldığı anlamına gelmektedir.
Dipnotlar:
[1] Oktay
Kızılkaya, Revan (İrevan) ve İğdır Yöresinde Demografik Yapının Ermeniler
Lehine Dönüştürülmesi Süreci (1828-1920). Erciyez Üniversitesi Sosyla bilimler
Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, yıl 2007. (299-311) S 299.
[2] Vagif
Arzumanlı ve Nazım Mustafa, “Tarihin Kara Sehifeleri: Deportasiya, Soykırım,
Kaçkınlık”, Baku Kartal Yayınları, 1998. s. 6.